"Kısa ve orta vadede navlunların artması beklenmiyor"
11.12.2023 10:55:09 |
"Kısa ve orta vadede navlunların artması beklenmiyor"
Global ekonomik durum, siyasi krizler, savaşlar ve kısıtlamalar geleceğin öngörülmesini zorlaştırıyor, ancak yine de navlun fiyatlarının kısa-orta vadede artması beklenmiyor. Filoları efektif yönlendirmenin önemi her geçen gün artıyor.
Dünyada olduğu gibi Türkiye de de lojistik sektörünün ülke ekonomisine katkısı yadsınamaz. Hizmet ihracatının önemli bir bölümünü oluşturan taşımacılık hizmetlerinde 2021 de yüzde 51,8 lik artış yaşandı ve buradan elde edilen gelir 24 milyar 420 milyon dolara ulaştı. Hizmet ihracatı içinde en büyük payı yüzde 70,2 ile taşımacılık hizmetleri aldı.
Merkez Bankası verilerine göre de 2022’nin ocak-temmuz döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 65 artışla 42 milyar dolar tutarında hizmet ihracatı gerçekleştirildi. Bu dönemde yaklaşık 20 milyar dolar tutarında hizmet ticareti fazlası sağlanırken, hizmet ihracatı sektörleri arasında bir önceki yılın aynı dönemine göre taşımacılık hizmetleri ise yüzde 57 arttı.
Ciddi bir finansal yatırım modeli
UTİKAD’ın açıklamasına göre global ekonomik durum, siyasi krizler, savaşlar ve kısıtlamalar geleceğin öngörülmesini zorlaştırıyor, ancak yine de navlun fiyatlarının kısa-orta vadede artması beklenmiyor. Sektörel nedenler dışında global enflasyon ve faiz verileri, siyasal krizler ve enerji krizi artık dünyada her sektörü yakından ilgilendiren ve takip edilmesi gereken göstergeler. Mevcut küresel belirsizlik ortamında gündemin dinamik ve doğru şekilde takip edilebilmesi yapılacak ufak bir öngörü için bile büyük önem taşıyor.
Dev taşımacılık şirketleri kan kaybedecek
Dünyadaki dev taşımacılık şirketlerinin değerlerinde ciddi düşüşler yaşandığına işaret eden Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Başkanı Ayşem Ulusoy, “Bu şirketler karlarında yarı yarıya azalma olacağını öngörerek gelecek planlarını ve yatırımlarını gerçekleştiriyor. Ülkemizdeki lojistik firmalarının da buna göre tedbirler almasında fayda olacağını düşünüyoruz. Ciddi bir finansal yönetim modeli oluşturmak ve kontrolsüz yatırım yapmamak gerektiğini söyleyebiliriz” diyor.
Türkiye, her açıdan farklı planların yapıldığı ve Cumhuriyet’in 100. yılı olması nedeniyle ayrı bir anlam taşıyan 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat rakamına ulaşmayı hedefliyor. Bu amaca giden zorlu yolda lojistik sektörüne ciddi bir rol düşüyor. Bu hedef doğrultusunda lojistik sektöründe 50 milyar dolarlık ciro ve yaklaşık olarak 1 buçuk milyon kişinin istihdamının sağlanması öngörülüyor. Sektör temsilcileri, Türkiye’nin coğrafi konumu göz önünde bulundurulduğunda 2023’te bölgenin lojistik üssü olabilecek potansiyele sahip olduğunu savunuyor.
Lojistik firmaları; demiryolu, denizyolu ve havayolunu etkin şekilde kullanacak kombine taşımacılığın yaygınlaştırılması gerektiğinin altını çiziyor.
Lojistik sektörü temsilcileri, 2023’e temkinli iyimserlikle girecek. Bu dönemde küresel risklerden çok bölgesel fırsatlara odaklanmayı daha doğru bulan sektörün önde gelen isimleri, Türkiye’nin konum olarak Orta Doğu, Türk Cumhuriyetleri ve Avrupa arasında bir aktarma merkezi oluşturmasının avantajına değiniyor.
Konteyner taşımacılığında kayıplar hızla artıyor
Bakıldığında taşımacılıktaki küresel yavaşlama, Türkiye’deki limanların iş hacmine olumsuz yansıyor. Özellikle de konteyner elleçleme sayılarındaki kayıp hızlanmış durumda. En büyük düşüş ise transit elleçlemede yaşanıyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen ise Türk lojistik sektörü Karadeniz’deki gücünün etkisiyle küresel rakiplerine göre daha avantajlı. Tahıl koridorunun yanı sıra Avrupalı armatörlerin özellikle Rusya’ya yönelik seferleri iptal etmesiyle bölgedeki gemi arzı azaldı. Bu da Türk armatörlerin pazardaki payını otomatik olarak artırdı. Avrupa’ya yönelik ihracat taşımaları karayolunda hız kesse de Rusya ve çevresindeki ülkelere taşımalarda artış söz konusu.
Yabancı yatırımcı ilgisi
Lojistik alanındaki potansiyele yabancı yatırımcılar da duyarsız kalmıyor. Kur avantajını da kullanan yabancı şirketlerden Rhenus, MSC, DFDS, Rif Line MOL Group yatırımlarını hızlandırıyor. Haziran ayında denizcilik devi Evergreen de Türkiye’de yatırım rüzgarına kayıtsız kalmadı ve kendi şirketini kurdu. Dünya çapında 70 ofisi ve 2 bin çalışanı bulunan Danimarka’nın köklü lojistik şirketlerinden Blue Water Shipping de İstanbul ve İzmir’de ofis açtı.
Sektör temsilcileri, 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmada birtakım eksikliklerin tamamlanması gerektiği konusuna da dikkat çekiyor. Sektör temsilcileri ortak taleplerde birleşiyor ve şunlara işaret ediyor:
- Lojistik firmaları, uluslararası piyasalarda en ekonomik taşıma biçiminin kombine taşımacılık olduğuna vurgu yapıyor. Sektöre göre, demiryolu, denizyolu ve havayolunu etkin şekilde kullanacak kombine taşımacılık anlayışının yaygınlaştırılması gerektiğinin altını çiziyor.
- Fiziki alt yapının güçlendirilmesi bekleniyor.
- Gümrük geçişlerinin kolaylaştırılması ve buradaki işlemlerin basitleştirilmesi isteniyor.
- Taşımacılık mevzuatına yönelik düzenlemelerin daha da geliştirilmesi de talepler arasında
Lojistik sektörü temsilcileri gerekli düzenlemeler ve desteklerle 2023 hedefine giden yolda üzerlerine düşeni yapacaklarına inanıyor.
Türkiyede kaç tane lojistik firması var?
Türk lojistik sektöründe 3 bin firma faaliyet sürdürmektedir. Son dönemde ABD, Avrupa ve Türkiye nin yakın coğrafi bölgelerinde yapılan yatırımlar ile küresel pazarlarda etkili olan birçok Türk lojistik firması bulunmaktadır
Dünya Bankası tarafından yayımlanan 139 ülkenin lojistik performanslarının değerlendirildiği sekizinci “The Logistics Performance Index (LPI) 2023” raporunda Türkiye nin yeri, 3,4 puanla 38. gruplandırılmış sıra (aynı puanlara aynı sıra numarası verilmesi) olarak açıklanmıştır.
T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, Lojistik Hizmetleri Dairesi Başkanı Fatih Turhan’ın paylaştığı, ihracat rakamlarımızdaki taşımacılık tiplerine göre dağılımı ve bunların oranları şu şekilde:
• Denizyolu taşıması 58,7 milyar USD (%51)
• Karayolu taşıması 46 milyar USD (%40)
• Havayolu taşıması 7,7 milyar USD (%0,6)
• Demiryolu taşıması 0,9 milyar USD (%0,07)
Yukarıdaki tabloyu birkaç türlü yorumlamak mümkün. Ancak, ne dersek diyelim, bütün yollar Türkiye’nin ihracatının kara ve denizyolu ağırlıklı olduğu, havayolundaki oranın ise, yüksek maliyetler nedeni ile çok da şaşırtıcı olmayacağı yorumuna bizi götürecektir.
Açıklanan verilere göre, Türkiye’nin 2023 ihracat hedefi 545 milyar dolar, ithalat hedefi ise, iyimser bir yaklaşım ile 625 milyar dolar seviyelerinde. Bu demek oluyor ki, yalnızca Dış Ticaret hacmimizin, 1,2 trilyon dolara yaklaşması bekleniyor. Dış Ticaret’te bu verilere ulaşmak isteyen Ülkemizin, iç ticarette de çok önemli bir sıçrama göstermesini beklemek şaşırtıcı olmayacaktır. Hepsini üst üste koyduğumuzda, ticaret hacmimizdeki büyümenin astronomik oranlarda olacağına kesin gözüyle bakmak gerekiyor. Tüm bu hacimsel büyümeleri kaldırabilecek bir fiziksel güce ve imkana, işgücüne, bilgi birikimine, teknik kadroya, araca, gemiye, demiryoluna, depoya, antrepoya, limana; özetle, lojistik altyapıya sahip miyiz? Daha da önemlisi, bu altyapıya sahip olmak için bir yol haritamız, makro bir planımız var mı tartışılır?
Depremin ekonomik etkileri (2023-2024)
Felaketin yol açtığı can kaybı, yıkım ve psikolojik etkiler uzun yıllar Türkiye’nin hafızasından silinmeyecektir. Sosyal ve toplumsal olarak da desteklenmesi gereken deprem bölgesi özellikle lojistik sektörünün en yoğun kümelendiği bir bölge. Türkiye ekonomisinde önemli bir yer ediniyor. Milli gelirin yüzde 10’a yakınını ve ihracatın yüzde 8’ini gerçekleştiren şehirlerimiz felaketten etkilendiler. 3 milyona yakın istihdamın olduğu 11 şehir iç ticaret ve enerji tedarikinde kritik pozisyonda bulunuyor. 100 milyar doları aşan milli geliriyle 11 şehir ihracatta 20 milyar dolarlık kapasiteye sahip. Bu yıl 11 şehrin 22 milyar dolar ihracat yapması ve 110 bine yakın yeni istihdam yaratması bekleniyordu. Deprem nedeniyle üretim, istihdam ve ihracatta kısmi bir düşme beklenebilir. Ayrıca bölgeden ayrılanlar göz önüne alındığında gelecek yıllarda bölgenin ek yatırım ve teşviklere ihtiyaç duyacağı söylenebilir.
Senaryolar (2023-2028)
Türkiye son yıllarda salgın, küresel enflasyon ve deprem gibi birçok krizle karşı karşıya kaldı. Salgın tedarik hatlarına, üretime ve toplum sağlına zarar verirken dünya ekonomisini de krizin içine çekti. Bu süreçte istihdam, ihracat ve üretim merkezli bir politikayı tercih eden Türkiye genişletici para ve maliye politikalarını tercih etti. Kapanmaların ortaya çıkardığı işsizlik tehlikesini bertaraf etmek için karar alıcıların başvurduğu yöntem 2021’in sonunda Türkiye Ekonomi Modeli ile daha görünür hale geldi. Bu yıl yapılacak olan seçimler Cumhuriyetin 100. yılında önemli bir eşiğe işaret ediyor. 2022’de 905 milyar doları aşan ve 2023’de 1 trilyon doları geçme ihtimali bulunan milli gelirin 2024-2028 döneminde yükseliş trendini sürdürmesi bekleniyor. IMF’nin tahminlerine göre 2028’de 1,5 trilyon dolarlık milli gelir ve 17 bin dolara yakın kişi başı gelir ile Türkiye üretim ve büyüme potansiyeliyle öne çıkıyor. Salgında turizm başta olmak üzere farklı sektörlerde ivme kazanan Türkiye, 2023’de küresel şokların hafiflemesiyle daha fazla atılım yapılabilir. 2024-2028 döneminde beklenen ekonomik performansın yapısal reformlarla kuvvetlendirilmesi ise istihdam, üretim ve ihracat merkezli Türkiye Ekonomi Modeli’nin daha işlevsel hale gelmesine yardımcı olacaktır.
Depremin yol açtığı yıkım ve ekonomik maliyetin belli bir dönem için ekonomi üzerinde olumsuz etki yaratması muhtemel. Ancak yeniden inşanın tamamlanması ve yenilenen altyapı ile ekonomik maliyet azaltılabilir. Birçok uluslararası kuruluş farklı ekonomik tahminleri açıklarken kamu tarafından başlatılan yeni inşa çalışmaları hem bölgenin hızla toparlanmasına hem de hayatın normale dönmesine yardımcı olacaktır.
lojıport